23 Temmuz 2011 Cumartesi

gece falan.

geceleri yazmaktan, dinlemekten, içmekten ve benzeri herhangi bir eylemden çok izlemeyi severim. uyuyan kadınımın rüyasındaki karşıtlıklara çattığı kaşları, terlemelerini. ekşittiğinde suratını ararım kendimi her bir kırışıklıkda ayrı ayrı ve sık dokuyup ince eleyerek. parmaklarında gezdirirken dudaklarımı ve çenemi yüz yıllar boyunca çalışmış bir meksikalı gemicinin hayalinde gördüğü huzurun ötesine erişir ve gülerim bir benim üstümde yakamozu olmayan aya. sigaramı söndürürüm eski apartmanların duvarlarında ve gözlerimi dayayıp tenine kadınımın, göçerim kısa sürelide olsa altı buçuk milyar kafalı dünyadan.

4 Haziran 2011 Cumartesi

Devrim

yıllarca peşinde koştuğum şey henüz bulmuşken beni, bu kadar çabuk vazgeçilmek istemiyorum. şu yeşil paslı odada seviştiğim tek kadından uzak düşmek istemiyorum. hücreleri benimkinin dışında bir kokuyu hissetmemiş şu duvarlar adını haykırıyor evrene, kulaklarıma fısıldıyorlar sadece. en saf acı birilerini kaybetmek değilmiş, cümlelere başlarken büyük harf kullanıcak gücü vereni kaybetmekmiş. Ben, hala nefes alıp verebiliyorken o kişiyi kaybetmiyicem. Her düşünceye, her kişiliğe, her varlığa karşı;  viva la revolucion!

25 Mayıs 2011 Çarşamba

psikolog.

"...anlıyorum sizi. evet evet, anlıyorum. hayır kaybettiğiniz renkleri gökkuşağında bulamazsınız, gökkuşağında hiç birşey bulamazsınız. rengi basit, karakteri şeffaf ve tutarsızdır gökkuşağı. bunun yerine bir yerleri gezin, seyahat edin. köylerde, kasabalarda arayın onları. hayır şehirler sizin için fazlasıyla büyük ve kahpe. daha fazla şeyi kaybetmeden gidin, kaçın buralardan! Bakın sizde "edebilme" eksikliği var, bu yüzden başarısız oldunuz her denediğinizde. pekala, siz bilirsiniz. yine deneyin yine kaybedin ve yine bana gelin."

27 Nisan 2011 Çarşamba

bu da kafa o da kafa.

Patlamaya hazır yaşarken insanlar, ben hep normaldim. Ne kadar dokunulsam da, ne kadar zorlansam da patlamadım. Fakat kafam büyük bedenime göre ve ellerim küçük yüzüme oranla, acaba çok önceden mi patlattım kafamı?

Parabol

Zihnimde oluşturduğum parabollere ait grafikleri çizmeye çalışırken ben, fotoğraflarını çekerdi acınası insanların o. Çok farklı gözüksede yaptıklarımız, temelde aynı. İnsanlar tanrının parabolleri; kiminin uçları yukarı, kiminin aşağı.
Nisanın matı sarar bedenini, saklar bahardan. Soluk benizli yapmurlar akar göz pınarlarından, zamansız. Rüzgar elinden tutar hiç ağlamamış bir kız çocuğu gibi, yeşil montlu. Tanrı 18 renkli pastel boya ile çizmiş dünyayı ve yaratmış insanlığı. Bu yüzden garipseriz gözyaşını ve yağmuru, şeffaflığı.

6 Mart 2011 Pazar

tekil

bugün, 21. yılın martının altısında saat 23 sularında; kanla, terle, gözyaşıyla imzaladım sonsuz yalnızlığımı. şimdi atkımı çıkarttım, gözlüğümü düzelttim, yarım şişe kanyağı azalttım ve siyah bir sayfa açtım boktan hayatıma. temize geçiyorum yalnızlığımı.
bu sefer tekil. bundan sonra hep tekil!

5 Mart 2011 Cumartesi

Kayıp.

İkimizde kaybettik birşeyler. Sen herşeyini kaybettiğini söyledin,  ben aklımı. Artık istemiyorum gereksiz kanunlarla, gereksiz ideolojilerle savaşmak. Sadece elini tutarken aklımı kaybetmek istiyorum. Ölmekse amacımız, böyle öleyim. Yaşamaksa amacımız böyle yaşayayım. Kaliteli şarabı seven ben, tadına bakmıyorum artık. Seninle içtiğim her şarap kötü olsa da bana hepsinin tadı sen.

23 Şubat 2011 Çarşamba

about:blank

istanbulun küfür kokan sokaklarında otostop çeker ya da otostopçu arardım eskiden. artık yeter dediğimde; bıraktığımda ölülerin küllerinden yapılmış ilaçları vaz geçtim kimsenin duymasını istemediğim hayallerimden. aşık olmayı geç öğrendim o küçük beyaz ve gri haplar yüzünden. ben umutsuzluğu da, sevişmeyi de, kendinden nefret etmeyi de insanları da 17 yaşında öğrendim. geride kalan 16 sene; ikişerli gruplar halinde birbirlerinin kafasına silah dayamış ve günün ilk ışıklarıyla tetiği çeken askerlerin sonu gibi, kana bulandı. sıkıntıdan azı dişimi kırdığımda uyandım. yüzündeki kıllara isim veren, sütlü kahve içen ve kendi sigarasını sarabilen bir hayvanım ben.

20 Şubat 2011 Pazar

Uzaklaşmak gerek herşeyden.

İnsanlıkdan, insanlardan. İnsan dediğin varlık; küfür ettiğini öper, tükürdüğünü yalar, yutar, yer 21. Yüzyılda. Ben yüzyıla kafa tutan yaşımla yapmadım bunların hiçbirini. Acı cektim, acıyı daha çok sevdim kadınlardan ve ekşi şaraplardan. Saçma ilişkilerdense yalnızlığı seçtim. Bir arkadaşım, unutamadığım bir kadın ve aşık olduğum bir kadın oldu hep hayatımda, fazlası ya da azı değil. Sevmedim insanların suratındaki sahteliği. Toplanıp kahkahalar atan insanlardan, onlardan biri olmayı isteyenlerden, saçma ideallerden ve içinde insan olan herşeyden nefret ettim! Kendini düşünmeyen fakat insanları aklından çıkartamayan bir hayvanım ben.